SERBEST VEZİN
Koca bir yılı geride bıraktık. 2020 çok zorlu geçti. Bir yandan etkisi hala devam eden salgın, diğer yandan ekonomideki güçlükler ve yanı sıra Türkiye’mizin toprak bütünlüğünü korumak uğruna sınır-ötesinde sergilediği savaş ve Doğu Akdeniz’de “Mavi Vatan” boylamında açılan yeni cepheler… Sosyal medyadaki paylaşımlara baktığımız zaman adeta herkes “2020 bir gitse de yeni yıl, yeni umutlar getirse” diyordu. Gerçekten bütün Dünya da çok çetin bir yılı deneyimledi…
Ekonomiler durgunluk içinde, üretim kapasitesi azalmış, ticaret hacmi daralmış. Elbette öğretici yanı da oldu bütün bu zorlukların: Bizde ve her yerde kamu yatırımlarının, sosyal devletin önemi bir kez daha gündeme geldi.
Uzun yıllar tüm coğrafyaları etkileyen yeni-liberal düzen mahkum edilmeye, kıtalarda açlık, yoksulluk, kaynak dağılımında eşitsizlik üreten sistemler sorgulanmaya başladı. Yeni yılın bu ilk yazısında siz değerli okurlarımı rakamlara boğmak, istatistiklerle yormak istemem. O nedenle bu yazımda serbest vezin kullanacağım, öylesine içimden geldiği gibi, sizlerden biri olduğum gerçeğiyle, yazacağım.
MİLLETİME BORÇLUYUM
Okuyanlar bilirler “yazarken” bir prensibim var: Eleştirdiğim her konuda somut çözüm önerilerini de paylaşmaya özen göstermekteyim. Dedikodu mahiyetinde asla yazmam. Kanıtı olmayan iddiaların dümen suyunda giderek suları daha da bulandırmam. Bütün bunların okura ve ülkeme hiç bir yararı olmadığını bilirim. Şimdi şu satırları döktüğüm, şu harflerle işçilik edip, cümleleri dizdiğim bu sayfa bir okyanus gibi önümde açıldı. Harflerle sözcükleri / tümceleri, cümlelerle paragrafları bağlayacağım, sizin beğeninize sunacağım.
Bu, aynı zamanda bir büyük sorumluluk duygusunu da getirmekte… Çok şükür bu mecrada özgürce sizlere ulaşabiliyorum. Bunun değerini de biliyorum. Eğer yazdıklarım sayesinde toplumun herhangi bir sorununun çözümüne en küçük bir katkım olduysa ve oluyorsa, bunun vereceği mutluluk hiçbir şeyle değişilmez benim için…
Çünkü, değerli okurlarım; bu topluma, aziz Vatanıma, değerli yurduma, al bayrağıma karşı bir vefa borcum var. Ne kadar çalışsam beni yetiştiren aileme ve öğretmenlerime hakkımı ödeyemem; bunu da biliyorum…
TÜRK HALKI FEDAKARDIR
Evet yeni yılda da bu prensipler ve değerler temelinde sizlere seslenmeye devam edeceğim. Türkiye’de halkımız her şeyin en iyisine layıktır. Halkımız, içinde bulunduğumuz zorlu koşullarda büyük fedakarlıklar sergilemektedir.
Ortalama bir vatandaşımız her iki ayda bir (gelirler, kurumlar, araç, emlak, serbest meslek kazanç vb.g.) vergi ödemekte, yetmedi, kolayda/günlük malları tüketirken kendisinden hatırı sayılır ÖTV ve KDV tahsil edilmekte, asgari ücretin açlık sınırıyla anıldığı, yetişmiş bir eleman maaşının yoksulluk sınırını belki biraz aştığı, belki de sınırında kaldığı, çarşısı pazarı bir yılda en az dörtte bir oranında pahalılaşan bir ülkede yaşamaya çalışmaktayız...
Öte yandan, biz, Türk vatandaşları şerefli askerlik görevini onur duyarak icra etmekteyiz. Mehmetçiklerimiz ve Kurmay subaylarımız kahramanlıklar sergilemektedir. Yaşanılan salgın ortamında sağlıkçılarımız büyük özverilerle ordulaşmakta, işçiler işlerini olduğu kadar iş yerlerini de korumaya, esnaf dükkanında hayatın çarkını çevirmeye, çiftçi tarlasında toprakla barışık bir şekilde ürün dermeye çalışmaktadır.
Hayata meydan okuyan ve ayakta kalmaya çalışan bir Türkiye tablosu belirmektedir. Dolayısıyla bu halk için ne yapılsa, bu Millet için ne kadar çalışılsa, azdır!
DİLİMİZ VE DÜŞÜNCEMİZ
Şu paragrafa başlamadan ana fikrini paylaşayım: Türk Milletini ve halkımızı gerçekten seven bir siyasetin daima üstün gelmesini dilerim. Türk Milleti, moral değerlere, ahlaklı yaşama, aile bütünlüğüne önem veren, inançlarına bağlı, bir o kadar da ileri fikirlere açık, bilime saygı gösteren, geliri, geçimi, harcama alışkanlıkları açısından mütevazı, “komşusu açken tok yatmayı” ayıp sayan, gönül sofrası kapısını her çalana açık, imanlı, ilerici, irfanlı bir Millettir.
Türk Milleti, on bin yıllık uygarlığımızın üzerinde yükselen Cumhuriyet baş yapıtına bağlıdır, Atatürk’e sevgi, saygı ve minnet duymaktadır. Türk Milletinin dili şiirsel, düşüncesi insancıl, doğaya ve tüm canlılara ihtimam gösteren bir anlayışı vardır. Her felaketi yardımlaşarak aşan, bir yetimi, bir öksüzü kollayıp koruyan, bayram seyran beklemeden yoksulu doyuran bir halkın coğrafyasıdır: Anadolu…
Tarihi, nitelikleri, değer yargıları, sosyal yardımlaşma duyarlığı bu denli görkemli bir ulusun, maddi ve manevi her anlamda daha da ileri gitmesi için çaba göstermek, hepimizin yıllara sığmayan, çağlarla sınırlı olmayan asli ve vazgeçilmez görevidir.
HAKETTİĞİMİZ YERİ ALMALIYIZ
Değerli okurlarım, evet zorluklarımız vardır. “Büyük başın derdi büyük olur” misali, bizim de dertlerimiz vardır. Ancak bir o kadar da, tarihi tecrübemiz, köklü kurumlarımız, başarılı girişimcilerimiz, çok iyi yetişmiş gençlerimiz, dürüst siyasetçilerimiz, evrensel düzeyde bilim insanlarımız, ahlaklı sanatçılarımız, çalışkan ve terbiyeli sporcularımız da vardır…
İşte bu zorlukları bu birikimle aşacağız. Günü gelince inşallah, tıpkı bugün fedakarlıkları olduğu gibi, ferahlığı da paylaşacağız. Gerçekte her zorluk bizi biraz daha Millet yapmaktadır. Her zorluğa karşı sergilediğimiz dayanışma bizi biraz daha kaynaşmış, imtiyazsız bir halk yapacaktır.
Ekonomide olsun, dış siyasette olsun, sağlık alanında olsun, bütün badireleri el ele aşacağız, bütün tuzakları omuz omuza dağıtacağız, bütün kuşatmaları ve ambargoları yürek yüreğe, emekle, bilimle kıracağız; yükselen bir sanayi, üreten bir tarım, kaliteli hizmetler sektörüyle yeni bir yüz yılda hak ettiğimiz yeri alacağız.
SORUNLARI AŞACAĞIZ
Türkiye bu bağlamda ve bu anlamda mutlaka “sanayileşmesini” artırmalı, KOBİ’lerini ve küçük-büyük demeden üretimi desteklemeli, istihdamı öncelikli meselesi olarak ele alıp, gençlere ve çalışmak isteyen tüm yurttaşlarına helalinden iş sağlamalı, tarımı yaşamsal önemde bir sektör olarak tanımlayıp, çiftçiyi, gübre-mazot-ilaç açısından desteklemeli, topraksız köylülere (Hazine arazilerinden tarım amaçlı olarak) toprak tahsis etmeli, yanı sıra kooperatifleşme ve Tanzim Satış mağazaları benzeri zincirlerle tüketiciyi de rahatlatmalı, Tekno-Parklar yurt geneline yayılmalı, mesleki-teknik eğitime büyük önem vermeli, araştırma ve geliştirme faaliyetleri bütçeleri yükseltilerek, yazılım, bilişim gibi hayatın daha da gelişen alanlarında yapısallaşmaya katkı sağlayacak teknoloji üretimine ayrı bir değer vermelidir. Her türlü zorluğa karşın ben, Türkiye’nin geleceği konusunda umut doluyum. Yatırım, istihdam, üretim altın üçgeni sayesinde gelişmenin altın madalyalarına kavuşacağımıza inanıyorum. Siz değerli okurlarımın, yeni yılını sağlık, esenlik, başarı, bolluk, bereket dileklerimle kutluyorum.
Not: Değerli okurlarım, kitaplarımla ilgili çalışmalarıma yoğunlaşmam gerektiğinden sizlerden birkaç hafta izin rica ediyorum. En kısa zamanda tekrar kavuşmak umuduyla, selam, sevgi ve saygılar sunarım.