Bayramlar birlik ve beraberlik günleridir.
Bayramlar kardeşlik günleridir.
Bayramlar el ele verebilme ve birlikte yürüyebilme günleridir.
Ne çok kavga var yaşadığımız dünyada. Ne çok kargaşa, kırgınlık var. Ne çok hesap, ne çok ölüm, ne çok acı, ne çok isyan var…
Ama bugün bayram…
Sarılmalıyız, tutunmalıyız, bir olmalıyız!
İyiyi doğruyu yaşatmalı, yarınlara taşımalıyız.
Kötüyü, yanlışı ayıklamalıyız. Kötüden, yanlıştan uzaklaşmalıyız.
Gerçeği aramalı, bulmalı ve gerçeğin yanında olmalıyız.
Aslında her günü bayram gibi yaşamalıyız…
İşte o zaman aptalca hasetlerin değil, akıllıca işbirliklerinin içinde olmayı başarabiliriz.
İşte o zaman sevgiye, huzura, barışa uzanabiliriz.
İşte o zaman birlikteliğin gücüyle büyüyüp gelişebiliriz.
Bayramı anlamalıyız, anlatmalıyız!
“Bütün mazlum milletler zalimleri mahv ve perişan edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir toplumsal hale mazhar olacaktır.”
Büyük Atatürk’ün bu büyük öngörüsüne ve onun:
“Emperyalizm ölüme mahkûmdur, demokrasi insan ırkının ümididir.” Üst bakışına inanmalı ve sarılmalıyız.
Nazım Hikmet’in kaleminden dökülen:
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine…”
Dizelerindeki tekliğin onurunu, özgürlüğünü; kardeşliğin birliğini duyumsamalıyız.
Can Yücel’in dizelerini, aynı inançla tekrarlamalıyız:
“…Akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır.
Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizili eski kitapları aynı inançla okuyabilmek,
Yol arkadaşının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır, ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram…”
Bayram dediğimiz şey öyle sıradan olmamalı, ya da yaşamak dediğimiz şey!
Bayram dediğiniz ya da yaşamak dediğiniz şey, derin, içten ve inançlı olmalı.
Herkesin kendini içinde bulabileceği bir mutluluk olmalı ve bütünü kucaklamalı.
Özetle yaşamak dediğimiz şey bayram gibi olmalı. Her anı bayram gibi yaşanmalı.
Geçmiş bayramınız kutlu olsun…