09.02.2021 tarihli ‘Yine Geç Kalıyoruz’ başlıklı yazımda salgından daha ağır etkilendiği halde okullarını daha uzun süre açık tutan ülkeler olduğundan bahsetmiştim.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk’un, OECD ve AB ülkeleri içerisinde okullarını en fazla kapalı tutan ülkeler arasında yer aldığımızı belirtmesi aslında içinde bulunduğumuz durumun bilindiğinin açıklamasıdır. Yine salgının oluşturduğu öğrenme kayıplarının farkındalığı her şeyin bilinmekte olduğunun göstergesidir.
Öğrenme kayıplarının giderilmesi için öncelikle normalleşme sürecine geçilmesi, öğrencilerin ek öğrenmelerle desteklenmesi gereklidir. Ancak normalleşme aşılama çalışmaları ile birlikte gerekli her türlü tedbirin alındığı, risklerin en aza indirildiği çalışmaların yapılmasıyla mümkün olabilecektir.
Bilindiği üzere okulların yüz yüze eğitime açılması planlanmış ve bu durum kamuoyu ile paylaşılmıştı. 15 Şubat itibariyle yüz yüze eğitime başlayacak okul kademe ve sınıfları ilan edilmiş, bu kademe ve sınıf öğretmenlerinin öncelikle aşılanacağı belirtilmişti. Kamuoyu ile yapılan bu paylaşım sonrasında beklenen okulların açılması öncesinde öğretmenlerin aşılanmasıydı. Ancak 15 Şubat geride kaldı ve öğretmenlerin aşılanmasına henüz başlanamadı.
Ne yazık ki geç kalındı. Üstelik uzmanların açıklamalarına göre elimizde etkisini uzun sürede oluşturabilen tek bir aşı mevcutken. Üstelik aşının koruma başlatmasının ikinci doz aşıdan 14 gün sonra başladığı bilinirken. Yani ilk aşının yapılmasından tam 42 gün sonra… Yine tüm nüfusun %60’ını aşılamadan aşı güvencesinin elde edilemeyeceği bilinirken…
Oysa planlama çok önceden belliydi ve o planlamaya uygun adımlar atılabilir, öğretmenlerin ve çocukların okullara daha güvenli bir biçimde gitmeleri sağlanabilirdi.
Peki, bu neden yapılamadı?
Yanıtlar sağlık bakanının 25 Şubat 2021 tarihli açıklamasında. Bakan, “…aşıyı hazır temin eden ülkeler arasında en hızlı ve en çok aşılamayı başarmış durumdayız, ancak aşı temininde tüm ülkelerin önemli sorunlar ve aksaklıklar yaşadığı böyle bir dönemde yeterince yüksek hızda ve sistematik olarak aşı programını uygulamış olsak da nüfusa oranla daha kat etmemiz gereken çok yol var…” demiş ve konuşmasında aşı kıtlığının yaşandığından söz ederek: “ …bugün aşı temin edilebilirken, yarın edilebileceği garantisini kimse veremez. Aşı tedarikinde her an aksaklık yaşanabilir ve program kesintilere uğrayabilir. Bunu yaşamamanın tek yolu kendi aşımızı üretmektir…” demiştir.
Bütün bu açıklamalar yeterli miktarda ve sistematik olarak aşı temin edilemediğini göstermektedir. Nitekim öğretmenlerin aşılanmasına geç başlanmasının sebebinin de bu olduğu düşünülmektedir.
Öyle görünüyor ki öğretmenlerimiz için aşılamanın yapılması ve 42 günlük koruma süresinin tamamlanmasına daha çok yolumuz var… Öte yandan yüz yüze eğitime başlayacak öğrencilerin aşılanması gerekenler konusundaki belirsizliklerde varlığını sürdürüyor.
Bütün bu sorular yanıt beklerken uzaktan yapılan eğitimin yüz yüze sınavlarının 1 Mart 2021 Pazartesi itibariyle başlayacağı açıklandı.
Anlaşılmayan yüz yüze eğitimde 8. ve 12. sınıfların öncelemesi ve uzaktan yapılan eğitimin sınavlarının yüz yüze yapılması ısrarıydı. Anlaşılmayan öğrencinin şu anda yaptıklarının değil de, yanıtlayacağı soruların belirleyici olacağıydı.
Bu tartışmalar kamuoyunda sürerken nihayet MEB 27 Şubat 2021 tarihinde bir basın bildirisi yayımladı. Bildiride:“… 1 Mart 2021 Pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nda yapılacak değerlendirmeler neticesinde valilik il hıfzıssıhha kurullarınca “yerinde karar” uygulamasına bağlı olarak eğitim öğretim faaliyetlerine devam edilecektir.” açıklamasına yer verildi.
Salgının başından itibaren bütün evreni bir kabul eden ve toptancı anlayışla ülke genelinde ortak kararlar alınmasının kayıpları büyük olmuştur. Nihayet farklılıkları dikkate alabilen bir aşamaya gelinebildi!
Bu kadar mı zor, farklılıkları dikkate alabilmek, bu kadar mı zor, koşullarına uygun yerinde karar verebilmek?
Keşke bu karar baştan alınabilseydi, kayıplarımız bu kadar büyük olmayacaktı.
Bulunduğumuz yer öğrenme kayıplarının büyük olduğu ve bu kayıpların giderilmesinin her geçen gün daha da zorlaştığı bir yerdir. Süreci değil de sonucu önceleyen anlayıştan vazgeçilmeli, eğitim tür ve kademeleri bütünsel olarak değerlendirilmelidir. Öğrenme kayıplarının en aza indirilmesine yönelik düzenlemelere koşullara uygun tedbirlerle birlikte hız verilmelidir. Aksi geç kalmışlık, imkansızlığa doğru ilerleyecektir…