Ülke gündeminin çok çabuk değiştiği ve yüzeysel tartışmalar ile dolu olduğu günlerde milyonların çığlığı duyulmuyor, sorunları kulak arkası ediliyor. Pandemi sürecinin halen devam ettiği, kısıtlı sosyal yaşantımız içinde milyonlar sınava girdi. Sınav ortamı için gerekli tedbirler alındı mı? Tedbirler sınav psikolojisini nasıl etkiledi soruları geride kaldı artık… Bu hafta içinde lise tercihi yapan öğrencilerin yanı sıra üniversite sınavının sonuçlarının açıklanması ile öğrencileri tercih heyecanı kapladı. Üniversite sınavındaki konu değişiklikleri birçok öğrenciyi üzmüş durumda. Geçen seneye oranla puan ve sıralamalarda ciddi farklılıklar var. Peki sorun sadece bunlar mı?
Ülkemizdeki çoğu genç hayatını idame ettirebilmek, belirli bir yaşam standardına kavuşabilmek için okumaktan başka çare bulamıyor. Çoğu kez yaşadığı şehri terk ederek puanı tutan üniversitenin bulunduğu şehre gidiyor. Geçim ve gelecek kaygısını sürekli hissederek eğitim-öğretim sürecini tamamlamaya çalışıyor. Peki mezun olduğunda eline ne geçiyor? Bir adet diploma. Bir kağıt parçası. İşe girmek için yine sınavlara, mülakatlara tabii tutuluyor. TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre her 4 gençten 1’i işsiz! Kredi borcu da çabası!
Meslek edinme, para kazanma hayalleri ile geçen eğitim-öğretim süreci boyunca belki pek fark edilmese de şöyle bir arkasına baktığında öğrenci, korkunç bir manzara ile karşılaşıyor. Senelerdir aldığı İngilizce derslerine rağmen İngilizce konuşamıyor! Türkçe derslerine rağmen okuduğunu anlamıyor! Matematiğe derslerine rağmen sorun çözemiyor! Tarih ve edebiyattan bahsetmiyorum bile..! Kendi tarihine, milli diline o kadar uzak ki yüzyıl önceki teraneyi ne yapsın?
Bugün eğitim sistemimiz rüzgar ekiyor. Ne eksen 1’e 40 verecek dimağlara tam manasıyla rüzgar ekiliyor! Ezberlenmiş sloganlar ve formüller genç beyinleri çoraklaştırıyor. Sistemin yapısal sorunu var! Çözümü uzmanlara(!) bırakalım en iyisi! Sistemin yapısal sorunları bir yana öğrencinin bitmeyen çilesi bir yana. Bizler en iyisi böyle gelmiş böyle gider diyerek memnun olmadığımız hayatımıza devam edelim!
Yazımı Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü ile bitirmek istiyorum: “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, öğrenim sınırı ne olursa olsun, en evvel ve esaslı olarak Türkiye’nin istiklaline, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir.”