Yaş aldıkça hayata daha farklı bakmaya başlarız. Önceden bizim için önemli olan kriterler ve istekler bir bakarız artık hiç de önemli değildir. Hayattan beklentimiz değişmiştir ve mutlu olmak için daha önceden önemsemediğimiz unsurlar birden önemsizleşmiştir. Elbette değişiyoruz tecrübelerimizle ve yaşanmışlıklarımızla. Yaşamı daha iyi algılayıp daha farklı bir gözle bakıyoruz. Ondandır ki her yaşın ayrı bir güzelliği var derler ve gerçekten öyledir. Önemli olan her yaşın hakkını vererek, keyif alarak yaşamak. Şu dünyada ömrümüzle ilgili bir sözleşme elimizde yokken, gereksiz hırs ve fesatlıklardan uzak durarak yaşamak kendi bünyemize yapacağımız en iyi yatırımdır. Tüm bunların üzerinde ise benim için tek bir özellik önemlidir, o da “merhamettir”.
Bir yıldır evlere kapanmış yaşarken, komşuya bile bir kahve içmeye gidememenin sıkıntısını yaşıyoruz. Daha önce gayet önemsiz bulduğumuz etkinliklerin aslında ne kadar da önemli olduğunu düşünüyoruz artık. Kendi içimize çekilmişken tam da bu zamanda farkındalığımızı yüksek tutup, daha önceden fark etmediğimiz davranış ve yaşam modellerini düşünmekte fayda var elbette. Tek başına yaşayan yaşlıları, engellileri, eve birkaç çocukla hapis olmuş ev hanımlarını, tek başına yaşayanları, hastaları.. unutmuştuk ve hiç ne yaşadıklarını düşünmüyorduk bile çünkü bizim hayatımız akıyordu ve kalabalıklar içinde istediğimiz gibi yaşayıp gidiyorduk.
Merhamet son yıllarda ne kadar da unuttuğumuz bir duygu oldu maalesef. Oysa merhametsiz bir insan, insan değildir bana göre. “İnsan merhamettir. Merhametin olmadığı yerde unutmayın ki insan yoktur.” sözünü çok severim. Gerçekten merhamet duygusunu taşımayan biriyle nasıl yaşanır ki? Yaşamamızın bir anlamı, bir gayesi, bir hedefi olmalıdır ki, hayatımızın bir anlamı olsun. Sadece kendi zevklerimiz, isteklerimiz, hırslarımız ve düşüncelerimiz için yaşarsak; kısacası sadece kendimizi düşünürsek, boşa yaşamış sayılmaz mıyız?
Kendi çevremden üzülerek örnek vermem gerekirse.. Yaşlı annesini aynı şehirde oturduğu halde ayda bir zor gören, yılda bir kere en azından ramazan ayında yemeğe davet etmeyen veya evinde yatırmayan, o yalnız ve yaşlı annesi veya babasını haftada bir zor arayan, eşi hastayken dışarda gezen, kardeşini kıskanıp düşman olan, kardeşinin haklarına konan, abi-abla-anne-baba-teyze.. saymayan, komşusunu rahatsız eden, … bu kadar mı uzaklaştık insanlıktan ve merhametten?
Merhamet, “rahmet” sözcüğünden gelir. Korumak, kollamak, bağışlamak… Aynı zamanda “yağmur” demek rahmet. Vicdan, merhametin bireysel halidir. Vicdan, insanı korkutan bir şey, merhamet ise cesaret verendir. Vicdanımız bizi utandırmakla korkutur; merhametin ödülü ise yücelmedir. Vicdan, merhametin ön koşuludur. Merhamet, gücü elinde bulunduranla ilgili bir durumdur; ondandır ki, güçlü olan merhamet eder aslında. Dostoyevski’nin, “İnsanın karakteri, kaderidir” sözünü düşününce; birine karaktersiz derken, onun vicdansız ve merhametsiz olduğunu da söylemiş oluruz sanki. Haftaya kadar sevgiyle kalın.
***
Eski zamanlarda köyün birinde kocası sarhoş olan bir kadın varmış. Kocası sürekli meyhanelerde, sokaklarda içer dolaşırmış. Bu yüzden köylüler bu sarhoş adamı hiç sevmezlermiş. Onu görünce yollarını değiştirirlermiş. Günlerden bir gün sarhoş adam ölmüş. Köyde kimse sevmediği için adamın cenazesini kıldıracak, gömecek kimse bulamamış eşi. Köyün imamı bile sarhoş adamın cenazesiyle ilgilenmemiş. Ben onun namazını kıldırmamda gömmemde demiş. Kadın ne yapacağını şaşırmış. Birden aklına dağ başındaki çoban gelmiş ona gitmeye karar vermiş. Kocasının cenazesini küfeye yükleyip sırtına vurmuş doğru dağdaki çobanın evinin yolunu tutmuş. Kadın çobana rica etmiş “kimse kocamı gömmek istemedi bende kadın başıma yapamadım bana yardımcı ol da kocamı gömüver Allah rızası için” der. Çoban kadının ricasını kırmaz ve sarhoş adamın cenazesini gömer.
Aradan aylar geçer ve bir gün köyden âlim biri sarhoş adamı rüyasında cennette görür. Çok şaşırır ve pek önemsemez rüyayı fakat aynı rüyayı iki üç kez daha görünce hemen caminin imamına gider. İmam da aynı rüyayı birçok kez gördüğünü söyleyince hemen işin aslını öğrenmek için çobana giderler. “Çoban efendi biz rüyamızda geçenlerde gömdüğün o sarhoş adamı cennette olarak görürüz. Acaba sen onu nasıl gömdün veya gömerken ne söyledin ki biz hep onu cennette görürüz.” Çoban cevap verir; “Ben cahil bir çobanım pek dua bilmem. Fakat gömerken Allah’a şöyle demiştim;
Allah’ım sen bana bir sürü misafir gönderdin bende Allah misafiri deyip onlara hizmette kusur etmedim onlara iyi muamele ettim. Şimdi bende sana bir misafir gönderiyorum ne olur ona iyi bak, iyi muamele et.” dedim.