Hafta sonu hem biraz kafa dağıtalım hem de güzel bir film izleyelim diye sinemaya gittik. Gitmeden iki seçenek belirledik; biri Ali Atay’ın filmi ‘Cinayet Süsü’ diğeri ise Cem Yılmaz’ın ‘Karakomik Filmler’i idi. Kadrosunda her birinin oyunculuklarını ayrı ayrı sevdiğim Uğur Yücel, Binnur Kaya, Cengiz Bozkurt gibi oyuncuları barındırması hasebiyle Ali Atay’ın Cinayet Süsü filmi iki seçenek arasından ağır basan taraf oldu. Hasılı filme iki kişi için 46 lira ödedikten sonra girdik.
Adından da anlaşılabileceği üzere film, işlenmiş birkaç cinayeti ve bu cinayeti çözmek için uğraşan cinayet büroya bağlı bir ekibi konu alıyor. Absürt komedi diyebileceğimiz türde olan bu filmde gayet tabi abartılı bazı şeyler olabilir, bu da hoş görülebilir. Fakat zorlama esprileri, espriyi gereksiz uzatıp olmayan tadını kaçırmaları, absürt olacak diye bel altı bir sürü (güya) esprinin yapılması filmin benim açımdan tam bir fiyasko olmasına sebep oldu.
Gitmek düşüncesinde olanlara şimdiden uyarıda bulunmuş olayım; benim gibi kadrosuna, yönetmenine aldanıp da gideyim demeyin. Film her şeyi ile zoraki yapılmış hissi uyandırdı bende. Hele ki bir kız arkadaşınız, büyüğünüz, eşiniz ile hiç gitmeyin, hem sizin hem de yanınızdakilerin utanacağı repliklere maruz kalabilirsiniz.
Bu film üzerinden son dönem Türk komedi sinema ve dizileri üzerine bir eleştirim var aslında. Son dönem filmlerinde ve dizilerinde bir samimiyetsizlik, gerçeklikten bir kopuş, abartı ve çoğu kez komik olmak için argoya başvurmak gibi bir sorun var. Evet bu bir sorun. Konuyu biraz açmak gerekirse; gayet tabi argo da hayatın bir parçasıdır, filmin konusuna, karakterlerine, o anki duruma göre argo kullanmak yeri geldiğinde komik olabilir. En azından gerçeklikten uzak olmamak için gerekli olabilir. Fakat bunu sadece komik olmak için yapıyorsanız, yani komik olmayı küfretmek yoluyla yapmaya çalışıyorsanız burada bir sıkıntı var demektir. Çünkü bu hayatın gerçek anlamda bir parçası değildir. En azından bu özendirilmemelidir.
Ben ne kadar bunu söylesem de gişe rekortmeni filmlerin genelde benim eleştirdiğim tarzda filmler olması işin boyutunun daha ciddi olduğunu gösteriyor. Yani düz bir mantıkla, “seyirci bunu istiyor, biz de bunu yapıyoruz” gibi bir durum söz konusu. Bu işi sonuçta para kazanmak için yapanlar da yukarıda bahsettiğim mantıkla “öyleyse bunu yapalım da para kazanalım” diyorlarsa iş daha da içinden çıkılamaz bir hal alacaktır. Gerçi son dönemde bu tip filmlerin arttığını göz önüne alırsak zaten iş çoktan içinden çıkılamaz hale geldi diyebiliriz sanırım.
Aşağı yukarı benim yaşımda olanlar bu konuda daha şanslı idi. 90’lı yıllar ve 2000’li yılların başında izlediğimiz komedi filmleri ve dizileri hayatın her parçasını içinde barındırması, naif komedisi, abartıdan uzak kimliği ve samimiyeti ile hâlâ yeniden dönüp dönüp baktığımız ve yine gülümseten örnekler olarak hatrımızda kaldı. Bugün hâlâ Vizontele’yi, Pardon filmini; Avrupa Yakası, Ekmek Teknesi gibi dizileri açıp izlediğimde gülerim, mutlu olurum mesela. O filmlerde, dizilerde bugünkü örneklerinin tersine bir samimiyet ve doğallık var kanaatimce. Onlarda da yeri geldiğinde argoya rastlayabilirsiniz ama asla zoraki değil, olması gereken yerde ve olması gerektiği kadar... Yani komik olmak için argoya başvurmak yerine, argo da bu hayatın bir parçası mantığı kullanılıyor diyebiliriz.
Hem bu bahsettiğim dizi ve filmlerde benim özellikle gördüğüm şu var; eser asla bir karakter üzerine kurulmuyor. Her bir karakter nevi şahsına münhasır karakterler ve dolayısıyla hepsinin izleyicide bıraktığı bir etki var. Bir Avrupa Yakası izleyicisi “benim dizideki favorim Burhan (Engin Günaydın)” diyebilir ama “diğer karakterlerin hiç bir komik yönü yok” diyemez mesela.
İsterseniz siz eskiye özlem deyin, isterseniz günü yakalayamamak deyin fakat bu konudaki düşüncem olayın bu kadar basit olmadığı yönünde. Diyeceğim odur ki vasatlık maalesef ölçü olmuş durumda, bu yazıda bahsettiğim konuda böyle kanaatimce. Bu işin maddi boyuta da var tabi; insanlar dünya kadar para verip sinemaya gittiğinde daha güzel şeyler görmeli, vasata eyvallah demek zorunda kalmamalı.
Esen kalınız...