Kadına şiddete ve kadın cinayetlerine karşı yıllardır mücadele verirken ve ‘yeter artık’ diye haykırırken, 27 yaşındaki üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in, Cemal Metin Avcı tarafından canice öldürülmesiyle yeniden sarsıldık. Gencecik bir can daha bu hayattan koparıldı. Her gün bir kadın, bir cani tarafından şiddet görmesin, öldürülmesin diye çabalarken maalesef her yeni güne yeni bir kadın cinayeti haberiyle uyanıyoruz. Biz sadece medyada yer alan kadarını biliyoruz. Peki ya günyüzüne çıkmayanlar, bastırılanlar, korkutulanlar… Bunların sayısını bilmiyoruz ve gelinen noktada bir adım öteye gidemediğimizi görüyoruz. Her gün bir can, bir hayat kayıp gidiyor ve biz engel olamıyoruz…
Burada yaşanan bu vahşetlere ve şiddete karşı önlem alabilmek, engel olabilmek adına büyük önem taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nden bahsetmek istiyorum. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığı olan bir sözleşme. Pınar Gültekin’in canice öldürülmesiyle tekrar gündeme gelen ve kadına şiddete karşı hukuki bağlayıcılığı olan bu sözleşme, birçok kişi tarafından bilinmiyor. Ben de bu nedenle biraz da olsa bu sözleşme hakkında farkındalık yaratabilme adına sözleşmenin içeriğine ve kapsayıcılığına kısaca değineceğim.
11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için adına ‘İstanbul Sözleşmesi’ denilen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve aile içi şiddeti önlemek amacı taşıyor. Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanan İstanbul Sözleşmesi,1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Türkiye, sözleşmeyi 14 Mart 2012 tarihinde onayladı.
Biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören bu sözleşme büyük önem taşıyor. Aynı zamanda kadına yönelik ayrımcılığı da kapsayan sözleşme, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddeti temel alan ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belge özelliği taşımaktadır. Şiddet mağdurlarına eşit koruma sağlanmasını öngören sözleşme, mağdurlar arasında her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır.
Kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü olan ‘ekonomik şiddet ’de bu sözleşmede tanımlanmıştır. İstanbul Sözleşmesi, sadece Sözleşme‘ye taraf ülkelerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağlamaktadır.
Sözleşmede şiddete maruz kalan kız ve erkek çocuklarına yönelik düzenlemeler yer alıyor. Ve İstanbul Sözleşmesi, Anayasa’nın 90/5 maddesi uyarınca, kanun hükmündedir.
Kadınlara ve ev içi şiddete yönelik özel maddeler içeren bu sözleşmenin incelenmesi, sözleşme ile ilgili farkındalığı artırmak için faydalı olacaktır. Yeni bir şiddet ve cinayet olayının önüne geçebilmek için daha çok farkındalık yaratmamız gerekiyor. Bir daha bir hayat daha kayıp gitmesin…
#istanbulsözleşmesiyaşatır #kadınaşiddetehayır