Neredeyse bir yıldır mücadele ettiğimiz koronavirüs salgını döneminde hepimiz değişen alışkanlıklarımızın farkındayız. Peki sadece günlük alışkanlıklarımız mı değişti? Tabii ki hayır. Bu zorlu süreç psikolojimizde de değişiklikler meydana getirdi. Bu dönemde bazılarımız sabretmeyi, şükretmeyi, yalnız kalmayı ve kendine yetmeyi öğrendi. Kimi ise durup düşünmeyi, içe dönmeyi, hayatı ve kendini sorgulamayı öğrendi.
Yukarıda sıraladığım içimizdeki olumlu değişim ve dönüşümler bana sorarsanız uzun bir süre sonra içimizde olumsuz duyguların oluşmasını da meydana getirdi. ''Neden?'' dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Dışarı çıkmak, özgürce dolaşmak, sevdikleriyle yüz yüze görüşmek, farklı yerler keşfetmek gibi kişinin karşılaması gereken sosyal ihtiyaçları vardır. Nasıl hayatta kalabilmek için temel ihtiyaçlarımızı gidermemiz gerekiyorsa bence ruh sağlığımızın da hayatta kalabilmesi için sosyal ihtiyaçlarımızın giderilmesi gerekiyor.
İlk başlarda hareketli hayatımızın durması ve sonucunda hissettirdiği bazı olumlu duygular (içe dönmek gibi) bir süre sonra bizi baş edemediğimiz veya zorlandığımız olumsuz duygulara yol açtı. Mesela o kadar çok içimize döndük ki bir süre sonra ya geçmişte takılı kaldık ya da gelecekte ne yapacağız diye kaygıya kapıldık. O kadar çok sabrettik ki sonrasında tahammülsüzleştik. Ve o kadar çok yalnız kaldık ki yalnızlık korkumuz oldu artık. Biliyorsunuz biz insanoğluna her şeyin fazlası zarar. Duygular da öyle...
Evet zorlu bir süreçteyiz. Hani ülkeler bu pandemi sürecini ekonomik açıdan en az zararla atlatmaya çalışıyor ya bizler de ruh sağlığımızı en az zararla sağlıklı bir şekilde atlatmaya bakalım. Ve son olarak şunu da belirtmek istiyorum ki elbette psikoloji, sosyoloji gibi konular benim uzmanlık alanım değil sevgili okurlar. Şu süreçte yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz karmaşık duyguları kendimce kaleme almak istedim.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın...