Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı “Türkiye’nin geleceğini AB ile birlikte kuracağız” şeklindeki açıklamasından sonra AB ile Türkiye ilişkileri bir kez daha gündemin ilk sırasına oturdu.
Son yıllarda zikzaklı bir seyir izleyen Türkiye-AB ilişkileri, 10 Aralık’ta AB liderler zirvesinde Türkiye’nin konuşulacak olması ve muhtemel yaptırımların masada olduğu bir ortamda yeni bir türbülansa girebilir.
AB ile yaşanabilecek olası kriz son iki yıldır kırılgan bir yapıya bürünen ekonominin de geleceğini doğrudan etkileme potansiyeline sahip.
Dünya üzerindeki en büyük siyasi ve ekonomik örgütlenme olan AB, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 6’sını teşkil etmesine rağmen, dünyanın en büyük ekonomileri ve ticaret aktörleri arasında yer alıyor.
Büyük ve çeşitlendirilmiş pazar yapısı, sahip olduğu gelişmiş alt yapı imkânları, tüm üye ülkelerde aynı şekilde uygulanan teknik standartlar, mevcut pazar büyüklüğü ve gelecekte de sahip olacağı ticaret potansiyeli ile AB Türkiye açısından çok önemli bir pazar.
AB tek bir blok olarak düşünüldüğünde dünya mal ihracatından yüzde 15,2, dünya ithalatından ise yüzde 14,7 oranında pay alarak, dünya mal ihracatında ve ithalatında ikinci sırada yer alıyor. Hizmet ticaretinde de 209 milyar dolar ticaret fazlasıyla AB, dünyanın en büyük ihracat ve ithalatçısı konumunda.
Son derece derin ve çeşitlendirilmiş bir pazar yapısına sahip olan AB, yatırım malları, kimyasal ürünler ve muhtelif tüketim malları imalatı ve ithalatının yanı sıra tarım ürünleri, ham madde ve enerji gibi ana ürünleri de ithalat ederek değer zincirinin her aşamasında ihracatçılarımıza sayısız fırsatlar sunuyor.
1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği’nin ihdas edilmesi ile birlikte Türkiye ve AB arasında büyük bir ivme kazanan ticaret hacmi 2019 yılında 162 milyar dolar olarak gerçekleşti ve AB Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olmayı sürdürdü.
AB, 2019 yılında 88 milyar dolar ile ihracatımızdan yüzde 49 oranında pay alıyor ve toplam ihracatımızda ilk sırada yer alıyor. Ayrıca AB Türkiye’nin ihracatında olduğu gibi ithalatında da ilk sırada yer alıyor. 2019 yılı rakamlarına göre; Türkiye 223 milyar dolarlık toplam mal ithalatının 81 milyar dolarlık kısmını AB’den gerçekleştirdi. 2019 yılı rakamlarına göre Türkiye’nin AB ile olan ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 119,6 seviyesinde bulunuyor.
Bu veriler ışığında Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini askıya alabileceğini düşünmek pek mümkün görünmüyor.
Devletlerarası ilişkilerde tarihi ve kültürel argümanların yanı sıra ekonomik ilişkiler de belirleyici role sahip olduğunu unutmamak gerekir.
2018 yılının ikinci yarısından itibaren yaşanan döviz krizi ve ardından gelen Covid-19 salgını nedeniyle 40 milyar dolarlık turizm gelirlerinden mahrum kalmamız, salgın nedeniyle yavaşlayan ekonomi ve dünya ticaretindeki daralma dövizi olan ihtiyacı artırmıştı.Türkiye’nin döviz gelirlerini artırmasının tek yolu olarak yabancı yatırımcıların yanı sıra ihracatı artırma seçeneği kalmıştı.
İhracat pazarlarına baktığımızda en büyük partnerimizin AB olduğu görülüyorken, Türkiye-AB ilişkilerini yeniden tesis etmek kaçınılmaz görünüyor.