SEDA TOLMAÇ
Uçan Süpürge Vakfı, koronavirüs salgının ortaya çıkmasıyla başlayan karantina sürecinde, kadınların ve özellikle çalışan kadınların ev içi duygusal emeği ve tükenmişlik halinin artığına dikkati çekiyor ve ev içinin getirdiği sorumlulukların giderek artması nedeniyle kadınların profesyonel yaşamda geri planda kaldığını ifade ediyor. Vakıf, karantina sürecinde akademisyen kadınların makale üretecek vakit bulamadığını ve kadın öğrencilerin yemek yapmasının çevrim içi derslerden daha önemli hale geldiğini belirtiyor.
Uçan Süpürge Vakfı, salgın sürecinde kadınların yeniden üretilen rollerine yenilikçi bir perspektif ile önüne geçmek ve kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekmek için 8-14 Şubat 2021 haftasında “Ev İçi Emeği Kim Tasarlıyor?” Hackathonu düzenledi.
Salgın sürecinde yaşanan toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ev içerisindeki eşitsizliğe dikkat çekmek amacıyla 18-24 yaş arasında toplam 30 kişinin yer aldığı çalışma grupları, hazırladıkları afiş ve tasarımları jüri üyelerine sundu.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmek amaçlandı
Hackathon formatı hakkında bilgi veren Psikolojik Danışman Cemre Öztoprak, düzenlenen çalışmayla, salgın sürecinin neden olduğu toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekilmeye çalışıldığını belirtti.
Öztoprak, “Salgın sürecinin etkisiyle toplumsal cinsiyet eşitsizliği daha da görünür boyutlara ulaştı. Daha fazla eşitsizlikle karşılaştık ve bu noktada kapılarını doğrudan çalamadığımız insanlara erişmekte zorlandık. Dijital bir dönemi bu denli etkili yaşadığımız süreçte kişilerin fikirlerini, seslerini duymak ve onları daha da görünür kılmak için dijitaleşmenin yansıması olarak hackathon formatını benimsedik. Bu formatta, emek ve rollerin pekişmesi konusunda afiş ve slogan tasarımları hazırlandı. Çalışma gruplarının hazırladığı afiş ve tasarımlarla insanlara daha hızlı bir şekilde ulaşıp toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda farkındalık oluşturulması amaçlandı” dedi.
Çevrim içi olarak düzenlenen programın konuşmacılarından olan ODTÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakın Ertürk, “Pandemi ve Toplumsal Cinsiyet” konusuna dikkati çekerek, salgında kız çocuklarının ve kadınların yaşadığı sorunlara değindi.
Salgında kadınların ev içi iş yükleri arttı
Prof. Dr. Ertürk, koronavirüs salgının bilinmeyen ve görünmeyen sinsi bir düşman olduğunu ifade ederek, “Salgının ortaya çıktığı ilk günlerde bu denli büyük bir etkiye yol açacağını tahmin etmemiştik. Salgın insanların hem yaşamını hem de geleceğini farklı derece ve nitelikte risk altına soktu. Bu noktada en çok çocuklar için kaygılanıyorum çünkü çocuklar geriye gelmeyecek olan yaşlarını okuldan, arkadaşlarından uzak geçiriyor. Bunun etkileri özellikle kız çocukları açısından, toplumsal cinsiyet ve kadın meselesi bakımından önemli. Genel olarak da çocukların kendi gelişimleri açısından zor bir durum” dedi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun salgın döneminde cinsiyet eşitliğine yönelik endişe verici durumları ortaya koyduğunu hatırlatan Ertürk, salgının okul, eğitim ve sağlık hizmetlerinde endişe yarattığına dikkati çekti.
Kadına yönelik şiddetin, salgının başından beri arttığını ifade eden Ertürk, “Kadınların artan bakım ve ev içi iş yükleri de arttı. Kadınların şimdiye kadar olan kazanımlarının kaybedilme riski altında olduğu da vurgulandı” diye konuştu.
Eşitsizlikler derinleşti
Otoriter siyasi eğilimlerin salgın döneminde artış gösterdiğini de ifade eden Ertürk, “Salgın süreciyle birlikte demokrasi krizinden söz edilmeye başlandı. Salgın döneminde sınırların kapatılması, eve kapanma gibi ortaya çıkan durumlar eşitsizliklerin derinleşmesini de beraberinde getirdi ve bu bağlamda kadın ve kız çocukları, bu eşitsizlikten doğrudan etkilendi” dedi.
Salgın nedeniyle toplumsal cinsiyet konusunun merkezi bir konumda yer almaya başladığını belirten Ertürk, “En çarpıcı konu, kadına şiddet konusu oldu. Türkiye’de de artan kadın cinayetleri, mücadelenin temelinde yer aldı. Bu süreçte aynı zamanda kadınların iş yükü de arttı. Uzaktan eğitim, çocuklar için çok endişe verici oldu çünkü ailelerin birçoğu uzaktan eğitim için gerekli metaryele sahip olmadığı için eşitsizlikler kendisini gösterdi ve pek çok çocuğun okulunu kalıcı olarak terk etme riskini arttı” dedi.
Kadın istihdamı doğrudan zarar gördü
Salgın döneminde iş gücü katılımına değinen Ertürk, şunları söyledi: “Ekonomistlere göre, normal ekonomik durgunluk dönemlerinde daha çok erkek istihdamı olumsuz etkilenirken, fiziki mesafe önlemleri kapsamında, kadın istihdamı doğrudan zarar gördü. Geri kalmış ülkelerde zaten kadının iş gücüne katılımı son derece düşükken salgın döneminde bu durum daha da yükseldi. Yapılan çalışmalara göre kadınlar, erkeklere göre 1,8 kat daha fazla iş kaybı riskiyle karşılaştı. Bu durumun pek çok sebebi vardır elbet ama bu sebeplerden ikisine değinmek gerekir. Bunlardan biri, kadınların daha çok salgın önlemleri karşısından risk taşıyan sektörlerde çalışıyor olmaları. Dolayısıyla salgın önlemleri kapsamında risk taşıyan sektörlerin kapatılması, iş kayıplarına neden olmuştur. Diğer yandan ücretsiz bakım ve ev işi yükünün artmış olması. Bu iki sebep, ataerkilin temel direği olan cinsiyete dayalı iş bölümünden kaynaklanmaktadır. Kadın bakımdan, erkek de geçimden sorumlu düşüncesinin hakim olmasıdır. Kadın iş gücüne katılan kadın, yedek işçi olarak nitelendirildiği için özellikle geri kalmış ülkelerde, yaşanan kriz dönemlerinde ilk vazgeçilen olmuştur” diye konuştu.
Salgında iş kaybı yaşayan kadınların oranı yüzde 18,8
Prof. Dr. Ertürk, salgında Türkiye’de iş kaybı yaşayan kadınların oranının yüzde 18,8 olduğunu ifade ederek, “Bu süreçte erkekler daha çok sınırlı ücret modellerini benimserken kadınlar ücretsiz izne yönelmişlerdir. Ücretsiz izin konusu uzun bir döneme yayıldığında da bunun kalıcı izlerinin olacağını görmekteyiz. Ücretsiz izin devam ettikçe, kadınların kalıcı olarak iş gücünden çekileceği düşünülmektedir” dedi.