ESRA SARI
Gerçek hikâyeleri konu alarak yola çıkan korku filmlerinin vazgeçilmez senaristi, oyuncusu ve aynı zamanda bazı filmlerin yönetmeni olan Mustafa Miraç Kaya, yeni sezonda senaryosunu ve yönetmenliğini yaptığı yeni projelerle sevenleriyle buluşacak. Gazetemize verdiği röportajda ‘Bu sezonda durmak yok’ diyen Kaya, bulunduğu sektöre nasıl geldiğini ve bu süreçte neler yaşadığını anlattı. ‘Sektörde başarılı olabilmek için eğitim-yetenek çok önemli’ açıklamasında bulunan Kaya, mesleğini severek icra edenlerden…
Kaya, “Ben hayatım boyunca bir şeyler öğrenmeye ve öğrendiklerimi hayata geçirmeye devam edeceğim. Heyecanım mesleğe ilk atıldığım gün ki gibi. Ve hırslı bir kişilik yapısına sahibim” ifadesini kullandı.
Öncelikle Mustafa Miraç Kaya kimdir, bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Mustafa Miraç Kaya; halktan biri deyip kısaca kesmek vardı şimdi. Yaptığı her işi aşkla yapan ve sonuna kadar arkasında duran biri de diyebiliriz buna aslında. Oyuncu, senarist ve aynı zamanda yönetmen olmama rağmen hala bir şeyler öğrenmeye özen gösteren biriyim.
Projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Takipçilerim beni geçtiğimiz sezonlarda genel olarak korku filmi hikâyeleri yazan, oynayan ve yöneten kişi olarak tanıdılar. Bu sezonda da yine durmak yok. Yine birbirinden iddialı korku filmlerim var. Bu sezon başrolü, senaryosu ve yönetmenliği bana ait olan ‘Uçurum’ adlı projem, yine senaryosu ve yönetmenliği bana ait olan ‘Kanlı Diyet’ adlı projem ve senaryosu bana ait olan ‘Lanet-i Cin’ isimli proje vizyonda olacak.
Yine içinde oyunculuk yaptığım ‘Mazlum Kuzey 2’ isimli komedi filmini takipçilerimizin beğenisine sunacağız. Tabii bununla kalmayıp yeni projelere imza atmaya devam edeceğim. Senaryosunu yazdığım ve yönetmenliğini yaptığım ‘Kafes’, ‘Gönül Hancım’, ‘İllegal Sokaklar’ peş peşe gelecek. Ardından biraz sinemaya ara verip TRT’de yayınlanacak ‘Buralar Benim’ isimli TV programının yönetmenliğini yapmaktan onur ve gurur duyacağım. Hala üzerinde durduğumuz başka projelerimizde var tabi ama daha henüz netlik kazanmadığı için söylemiyorum.
Peki, kişisel hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?
Mustafa Miraç Kaya, her zaman bilgi heybesine bir şey koymaya çaba gösteren bir sanatçı adayı. Her zaman bir şeyler öğrenmeye çabalayan, öğrendiklerini faaliyete geçirmek için ısrarcı biri. Senarist, hikâye yazarı, oyuncu ve yönetmen… Bunlar her zaman hayalini kurduğum mesleklerdi. Oyunculuk, senaristlik ve yönetmenlik birbirinden apayrı meslekler. Her birinin de ayrıca zorlukları var. Hepsini aynı anda yapmak daha da zor… Beni belki daha farklı kılan bunların bilincinde olmam, egodan uzak durmam ve çok fazla iş yapmama rağmen hala bir şeyler öğrenmeye çalıştığımı ifade edebilmemdir. Pek fazla kimsenin kimseyi sevmediği ve beğenmediği bir sektör…
Herkes kendi ekseninde muhteşem şeylere imza atıyor. Yazılan veya çekilen tüm işlere eleştiriden ziyade beğeni ile gitmem çevrem tarafından da tercih edilen kişi olarak adlandırılmış olmam beni hep mutlu etti fakat asla egoya yer vermedim. Bugün henüz yarım yamalak iş yazmış veya daha henüz bir iş çekmiş kişiler onlarca emek sarf eden meslektaşlarımı eleştirip kendilerini sanatçı ilan eden kişilere bakıp onları dahi eleştirmiyor oluşum her zaman bir adım daha farklı yaptı beni.
Ülkemizde korku filmlerine talep var mı?
Talep olmasa bu kadar çok korku filmi ortaya çıkmazdı diye düşünüyorum. Duygular mühim. Korku da bir duygu. Korkunun kendine has bir izleyici kesimi olduğu için yapımcılarımızın yoğunlukla isteği bu yönde. Ben de seviyorum korku filmlerini. Yazarken ve oynarken daha çok keyif alıyorum. Fakat psikolojik gerilimlerden daha çok zevk alabiliyorum. Bence bu alan daha çok ön planda olmalı.
Aksiyon ve korku çok farklı iki alan
Ülkemizde korku filmlerinde üç harflilerden yola çıkarak film yapıyorlar, sizce nedeni ne olabilir?
Korku seyircisini yüzdelik bir orana ayırırsak büyük bir oran üç harflilerden yana. Gerilim ve psikolojik gerilim ya da aksiyon isteyen bambaşka bir kesim var. ‘Türkler yabancılar gibi korku filmi çekemiyorlar?’ gibi bir söylemi çevremizde sık sık duyuyoruz. Hep bir cin hep bir cin. Kurtulsunlar artık bu cinlerden diyen bir kesimden bahsediyoruz. Yabancı film olarak adlandırılan bu filmlerde gözden kaçan durum ise yabancı bir ‘aksiyon’ filmi ile ‘cin’ temalı bir korku filmi kıyaslanıyor. Bu ‘Recep İvedik’ serisi ile ‘İncir Reçeli’ filmini kıyaslamak gibi bir şey olur. Zira aksiyon ve korku çok farklı iki alan… Yabancıların da teması şeytan olan filmleri çok evet ancak yoğunlukla kurgu ve afterefekt kullanılıyor. Bizler daha çok doğallıktan yana oluyoruz. Zira hiçbirimiz içine şeytan girmiş birini tavanda yürürken görmedik, görebileceğimizi de zannetmiyorum. Lakin hepimizin zaman zaman mutfaktan gelen seslerden ürktüğü olmuştur.
Film senaryolarını kendim yazıyorum
Peki, filmlerin senaryoları size mi ait?
Evet, hepsini kendim yazıyorum. Üstelik bunun için bir yardımcım yok. Zor olduğu doğru. Ancak işini benim gibi aşk ile yapan kişiler için geçerli değil bu.
Ücretsiz oyuncu atölyesi açmak istiyorum
Kendinizi nasıl geliştiriyorsunuz?
Çok fazla dizi ve film izliyorum. Depomun büyük bir bölümü kitaplarla dolu… Paylaşmayı çok seviyorum. Bu yönüme bayılıyorum ve bu beni mutlu ediyor. Bir hikâye yazıyorum mesela. Hikâyemi senaryolaştırmadan arkadaşlarımın ve dostlarımın beğenisine sunuyorum. Hikâyemi anlatırken onlar ister istemez kafalarında çekiyorlar zaten. Ben anlatırken onların sadece mimiklerini izliyorum. Alınlarını kırıştırdıkları veya suratlarının ekşidiği anları görebiliyorum. Ve onları dinliyorum. Bu beni hırslandırıyor. Yani besliyor.
Oyunculuk yapmaya bayılıyorum. Hikâye yazmaya ve o hikâyeyi yönetmeye de bayılıyorum. Bunlar benim âşık olduğum mesleklerim. Hedeflerim tabiki bu yönde. Ancak ilerde evet ben bir sanatçıyım dediğimde ki bunun için birkaç fırın ekmeğim kaldı. İşte o zaman tamamen ücretsiz bir oyuncu atölyesi açmak istiyorum. Oyuncu olmak isteyen veya senarist olmak isteyen gençlere eğitim vermek istiyorum.
Mesleğinizin zorlu yanları var mı?
İşimin en zor tarafı, küsen kişiler. Bu bazen çok komik oluyor bazen de üzüyor. Mesela bir hikâye yazıyorum, çevremdeki bazı arkadaşlarım veya selam verdiğim birkaç kişi beni de oynatsan bende olayım bu projede diyorlar. Sunuyorum tabi ben bu kişileri yapımcılarıma fakat yapımcılarım bazen kabul etmiyorlar. İşte o zaman dünyanın en kötü kişisi ilan ediliyorsunuz. Bazısı hiç erinmeden merhaba dediğiniz kişilere sizi kötülüyor. Buna çok gülüyorum. Çünkü o kötülendiğim kişiler nasıl bir bunalıma giriyorlarsa beni arayıp şunu ne olur bir yerde oynat bizi daraltmasın diyorlar. Bu aslında beni çok üzüyor. Çünkü o kişiler benim ayağımı kaydırmak isterlerken kendileri kayboluyorlar.
Sektörde başarılı olabilmek için eğitim-yetenek çok önemli
Peki, sinema sektörüne yönelmek isteyen gençlere önerileriniz var mı?
Gençler önce ne istediklerini bilecek. İşi şan şöhret için mi yoksa iş olarak mı istiyorlar? Bir tenekenin içine bir dünya kâğıt doldurun. Sonra yakın. İlk 10 saniyedeki har ateşi mi olmak istiyorsunuz? Yoksa kolay kolay sönmeyen köz ateşi mi? Eğitim ve yetenek çok önemli. Fizik değil. Görsellik bu sektörde başarılı olmak için yeterli değil.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Ben hayatım boyunca her zaman bir şeyler öğrenmeye ve öğrendiklerimi hayata geçirmeye devam edeceğim. Heyecanım mesleğe atıldığım günden beri devam ediyor. Hırslı bir kişilik yapısına sahibim.