HALİL YATAR
Eczacıların başta iilaç sıkıntısı olmak üzere sorunları bir türlü bitmek bilmiyor. Eczanelerin bulunduğu mahallelerdeki vatandaşın en büyük destekçisi olduğunu söyleyen Eczacılar Odası Eski Başkanı Hilmi Şener, eczacıların ilaç sıkıntısı dışında da sorunlar yaşadığını kaydetti. Şener, “İlaç bulmakta sorunlar yaşıyoruz özellikle de göz ve kanser ilaçlarında ciddi bir sorun var. Sadece ben değil görüştüğüm diğer eczacı arkadaşlarımda aynı şeyi söylüyor. Bunun dışında halen antibiyotiği reçetesiz almak isteyen vatandaşlar var. İnternetten temin edilmeye çalışılıyor fakat bu konu ile ilgili sağlık bakanlığı da defalarca uyarıda bulundu. İnternetten ve marketlerde ilaç satışının yasak olduğuyla ilgili.” dedi.
Aynı şekilde bizim de reçetesiz ilaç satmamız yasak diyen Şener, “Adam çocuğu kucağında gecenin geç saatinde geliyor ve ilaç istiyor bu da bizlere sıkıntı yaratıyor. Hastanelerde gerçekten çok ciddi bir yoğunluk var acil servisler tamamen dolu bu yüzden de bazı vatandaşlarımız hastaneye gitmeden ilaç kullanmak istiyor. Biz bulunduğumuz mahallelerde vatandaşla çok sıkı bağlar kuran bir esnafız. Eczacı sokaktaki vatandaşın komşusunun abisidir, ablasıdır. Aralarında böyle bir bağ vardır. Bu bağı marketler veya aktarlar kuramaz.” ifadesini kullandı.
Son olarak aktarlara güvenilmemesi gerektiğini söyleyen Şener, “Bizim bu konuda iki yıl boyunca eğitimimiz vardı. Tabi şimdi dersin ismi veya süresi değişmiş olabilir ama biz iki sene üst üste Farmakognozi adı altında eğitim aldık. Onların yan etkilerini, yararlarını inceledik. Tabi şimdi daha bir ön plana çıktı.” dedi.
Konuyla ilgili 44 yıldır aktarlık yapan Özkancar İncekaş ise bir hastalık olduğunda aktarlardan önce doktora gidilmesi gerektiğini belirtti. Uzun süre esnaflığın sırrının da dürüstlük olduğunu söyleyen İncektaş her meslekte yaşanan çırak bulma sorununun kendileri içinde geçerli olduğunu belirtti. İncektaş, “Belirli sebeplerden dolayı artık Türkiye’de çırak yetiştirmek sorun oldu. Çünkü bizim işimiz zor, ürünlere bakmak ve ilgilenmek gerekiyor, bu da insanları sıkıyor. Eleman bulmakta zor, yetiştirmek de zor. Artık yeni nesil çalışmaktan yana değil. Genç nesil parayı bulup zengin olmak istiyor ” ifadesini kullandı.
“Bazı firmalar ilaç stokluyor”
40 yıllık bir tecrübeye sahip olan Eczacılar Eski Oda Başkanı Hilmi Şener piyasada yaşanan ilaç sıkıntısı ve eczacıların yaşadığı diğer sorunlar hakkında şu şekilde konuştu; “İlaç bulamayan insanlar eczacıları suçlamasın. Eczanelerin en ufak bir hatası yok. İlaç firmaları ve bazı ilaç depoları yüzde 15’lik bir artışı bekliyor. Depolar ve firmalar stoklama yapıyor. Eczacının zaten stok yapacak gücü yok, eczacı zaten ucu ucuna ay başını getiriyor. Kirasını ödeyecek, personel giderlerini ödeyecek ve geçimini sağlayacak yani eczaneler ilaç depolaması yapamaz. Bu durum tamamen bazı depoların ve firmaların stok yapmasından kaynaklanıyor” dedi.
“Muayene ücreti bizlerin cebine girmiyor”
Şener; İlaç alırken hastaların muayene ücretlerini bizler alıyoruz ve bu paralar bize kalmıyor. Hastalarımız hala bunu öğrenemediler. Bu durum bakıldığında yeni bir konu değil. 5 yıldan uzun süredir bizler hasta ve devlet arasında kalıyoruz. Bu uygulamada biz eczacıları resmen bedava tahsildar olarak kullanıyorlar. Bu tahsilatta eczacının hiçbir çıkarı ve kazancı yok. Burada biz zaman zaman hastalarla muhatap oluyoruz. Biz bunu tamamen sosyal güvenlik kurumu adına tahsil etmiş oluyoruz. Bu tahsilatın karşılığın da birçok arkadaşımız kartla ödeme aldığı için bu para karmış gibi KDV’sini veriyor. Kar oranın da vergisini ödüyor gerçekten biz eczacılar için sıkıntılı ve üzücü bir durum.
“Marketler eczacıların kurduğu bağı kuramaz”
“Türkiye’de bu durum bir gün mutlaka olacak. Ama ne kadar süre sonra olur onu bilmiyorum. Avrupa’da birçok market zinciri bu ilaç satışlarını yapıyor. Ama bu Türkiye’de zor bir olay olarak görünüyor. Neden Türk halkı ile eczacının bağı öyle sıkıdır ki komşusu gelir çocuk geldiğinde alsın diye evinin anahtarını verir. Parası yoktur sonra ödemek için ilaç alır bunu marketlerdeki eczanelerde yapamazlar. Eczaneler halkın gözünde hala en ciddi, en güvenilir müesseseler olarak görünüyor. Eczacı sokaktaki vatandaşın, komşusunun abisidir ablasıdır. Böyle bir bağ vardır. Türkiye’nin şartlarında da bu şekilde gidecek biz görür müyüz bilmiyorum ama bir gün bu ilaçlar süper marketlerde satılacak.
“Eczacılar eskisi kadar kazanmıyor”
Eczacıların ilaç stoklayacak güçlerinin olmadığının altını çizen Şener, haliyle eczacıların eskisi kadar kazanmadığını da ifade ederek şöyle devam etti;”Eczacılar söylendiği gibi eczanesinde ilaç depolayamaz bunu gönülden söylüyorum. İstese bile yapamaz buna maddi gücü elvermez. Eczacılar artık bizim ilk yıllarda açtığımız gibi bir kar sahibi olamıyor.”
Antibiyotik ile ilgili çalışmalar çok doğru
Kırk yıllık bir eczacı olarak, bilinçsiz antibiyotik kullanımına her zaman karşı olduğunun altını çizen Şener, antibiyotiklerin satışı ile ilgili gerçekleştirilen kısıtlamaları desteklediğini vurguladı. Yapılan bu kısıtlamanın eczacıları zorladığını da kaydeden Şener, “Özellikle nöbet günlerimizde çok zorlanıyoruz. Bir kişi kucağında hasta çocuğu ile çıkageliyor. İlaç istiyor ve biz reçetesiz antibiyotik veremediğimiz için yardımcı olamıyoruz. Bu durum bizi hastaya karşı sıkıntıya sokuyor. Hastanelerde ciddi bir yoğunluk var.
Acil servisler tamamen dolu. Bu yüzden de çoğu insan hastaneye gitmeden ilaç kullanmak istiyor. Kırk yıllık bir eczacı ve eski bir oda başkanı olarak özellikle antibiyotiklerin reçetesiz satılmasına kesinlikle karşıyım.” ifadelerine yer verdi.
“Sonuçta insan sağlığı söz konusu”
Eczacıların bir diğer sorununun da aktarlar olduğunu söyleyen Şener, eczacıların bitkiler üzerine uzun yıllar eğitim aldığının ve aktarların bu eğitimi almadığının altını çizerek, bitkilerin doğru şekilde de muhafaza edilmediğinin altını çizdi. Aktarlara çokta güvenilmemeli diyen Şener, “Bizim bu konuda iki yıl boyunca eğitimimiz vardı. Tabi şimdi dersin ismi veya süresi değişmiş olabilir ama biz iki sene üst üste Farmakognozi adı altında eğitim aldık. Onların yan etkilerini, yararlarını inceledik. Tabi şimdi daha bir ön plana çıktı.
Bununla ilgili fakültelerde çok ciddi eğitimler veriliyor ve bununla ilgili odalarımızın da meslek içi eğitim adı altında etkinlik ve çalışmaları oluyor. Bunlara birçok hocamız katkı sağlıyor. Buralardan da meslektaşlarımız sertifika alıyorlar.” ifadesini kullandı. Şener sözlerine şöyle devam etti; “Kolesterol için şu ilaç diyorlar ama belirli bir dozun üzerinde kullanıldığı zaman mideye dokunabiliyor. Bir takım toksit etkiler, alerjik reaksiyonlar meydana gelebiliyor. Bunları kullanmadan önce muhakkak bir doktora veya eczacıya danışmak gerekiyor. Aktarlarda bu işin eğitimini almamış insanlara çok güvenmemek gerekiyor. Eczaneye de bir ticari kuruluş olarak bakamazsınız. Aktarların bu bitkileri para için yaptıklarını biliyoruz ve görüyoruz. Onun için onlarında denetimlerinin çok ciddi olarak yapılması gerekiyor. Sonuçta insan sağlığı söz konusu.”
Aktardan önce doktora gidilmeli...
Konuyla ilgili 44 yıldır aktarlık yapan Özkancar İncekaş ise bir hastalık olduğunda aktarlardan önce doktora gidilmesi gerektiğini belirtti. İncekaş, “Bitkiler elbette bazı sağlık problemlerine iyi geliyor ancak biz hiç bir müşterimize sağlık problemleri için ürün satmıyoruz. Sağlık problemi yaşayan insanların doktora gitmelerini öneriyoruz. Örneğin hipertansiyon bitkilerle çözülecek bir problem değildir.
İşlerin canlanması için mahsulün daha çok olması gerekiyor. Çünkü ürün artarsa fiyatlar düşer, müşteri de daha rahat alabilir. Onun dışında burada belediyenin kiracısıyız, belediye kiraları düşürebilir” ifadelerinde bulundu.
İşini severek ve bilerek yaptığını söyleyen İncektaş, “Aktarlık tecrübe, bilgi birikim işidir, dışarıdan görüldüğü gibi sadece halka satış yapılmamaktadır. Çünkü bizler ne de olsa şifa dağıtıyoruz. Aktarların bunun bilincinde olması gerekiyor. Sonuç olarak burada insan sağlığı söz konusu.” dedi.
Sağlık ürünleri açısından birçok ürününün mevcut olduğunu söyleyen İncekaş,” Biz gelen müşterilerimizi elimizden geldiği kadar yönlendirsek de insanları şu bitki şuna yarıyor diye yönlendiremiyoruz. Çünkü bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Zaten böyle demek Sağlık Bakanlığı tarafından yasaklandı” ifadelerinde bulundu.
“Doktor kontrolünde alınmalı”
İncekaş, “Aktarların en büyük sorunlarının başında bilinçsiz kişilerce açılan dükkânlar geliyor. Bu dükkânlarda alt yapı yok, bu kişilerce açılan dükkânlar yüzünden aktarlara eski güven ne yazık ki kalmadı. Bu işi yaparken her zaman işin başında olman gerekli ve ürünleri görerek tanıyarak dükkândaki rafa koymak gerek. O da bizim için zor oluyor.
Yazın gelmesiyle birlikte zayıflama ilaçlarına ilgi arttı. Zayıflama ilaçlarının zararlı olanları da var olmayanları da var. Ama işin başı diyetten geçiyor. İnsanlar yediklerine içtiklerine dikkat etmediği sürece alacağı ürünler anca yüzde 20 ya da yüzde 30 etki eder.
Diyet yapılınca hem ödem atıcı hem yağ atıcı bitkiler olduğunu ve gerçekten düzenli kullanınca fayda sağladığını görebiliyoruz ama yinede bitki dahi olsa doktor kontrolünde alınmasını tavsiye ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Güvenilir aktar muhakkak vardır”
İncekaş, “Aktarlardan alışveriş yapan vatandaşlar aldığı ürünün kalitesini, bitkilerden anlamıyorlarsa pek ayırt edemezler. Bu durumun tek çözümü güvenilir aktarlardan alışveriş yapmalarıdır. Her semtte işini iyi yapan güvenilir baharatçılar mutlaka vardır” dedi.
Her meslekte olduğu gibi çırak bulmakta zorlanıyorlar...
Her sektörde olduğu gibi biz aktarlarda da yetişmiş kalifiye eleman sorunu yaşanıyor diyen İncekaş,”Belirli sebeplerden dolayı artık Türkiye’de çırak yetiştirmek sorun oldu. Çünkü bizim işimiz zor, ürünlere bakmak ve ilgilenmek gerekiyor, bu da insanları sıkıyor. Eleman bulmak da zor, yetiştirmek de zor. Artık yeni nesil çalışmaktan yana değil.” dedi.
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte güneşten koruyucu ürünlerin daha çok ilgi gördüğünü ifade eden İncekaş, “Yaz aylarının gelmesiyle beraber en çok güneş kremi ve güneşle ilgili ürünler satılıyor. Genel anlamda insanlara önerebileceğimiz yağların başında argan, nar çekirdeği ve üzüm çekirdeği yağı geliyor. Bu yağlar cildi çok güzel nemlendiren yağlardır. Yaz, kış kullanabilirler” şeklinde konuştu.
Uzun süre esnaf olmanın sırrı dürüstlük..
Aktarlara daha çok kadınların ilgi gösterdiğini söyleyen İncekaş, “Her sektörde olduğu gibi kadınlar olmasa satış yapabileceğimizi düşünmüyorum. Güzel, düzenli ve dürüst çalıştığın zaman her sektörde olduğu gibi aktar sektöründe de para kazanabilmek mümkün. Siz yeter ki işinizi layıkıyla yapın. 44 yıldır bu sektörde tutunmamızın nedeni dürüst ve güler yüzlü oluşumuzdan geçiyor. Her ne kadar maddi problemler yaşasakta bir şekilde evimizi geçindirebiliyoruz” dedi.