SEDA TOLMAÇ
Türkiye’nin önde gelen fotoğraf sanatçılarından olan, birçok gence fotoğrafı sevdiren ve fotoğrafçılık sanatını öğreten İbrahim Demirel’in, “Atatürk’ten Sonra” adlı fotoğraf sergisi, sanatseverle buluştu. Sergi, 29 Kasım’a kadar devam edecek.
Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu 10 Kasım’ın 82. yıl dönümünde açılan fotoğraf sergisinde, İbrahim Demirel’in, Atatürk’ün hayattayken kullandığı ve İzmir Kuşadası’nda hala sergilenmekte olan tren vagonunun eskimiş görüntülerinden elde ettiği, soyut kompozisyonlardan oluşturduğu fotoğrafları yer aldı.
Tren vagonunun bakımsız, boyaları dökülmüş dış cephesi beni çok üzdü
“Atatürk’ten Sonra” adlı fotoğraf sergisinin ortaya çıkma aşamasını anlatan İbrahim Demirel, şunları söyledi: “Kuşadası Fotoğraf Derneği’nin konuğu olarak katıldığım bir etkinlik kapsamında ev sahibi dostlarım bir gezi düzenleyerek beni bir müzeye götürdüler. O müze, Çamlık Lokomotif Müzesiydi.
İzmir’in Selçuk ilçesine 7 km uzaklıkta, 160 dönümlük arazi üzerinde, en eskisi 1887 ve en yenisi 1952 tarihli, Alman, İngiliz, Fransız, ABD, İsveç ve Çekoslovak yapımı 30 kadar buharlı lokomotif ve çeşitli donanımları sergileniyordu. Bunlar arasında ilgimi en çok çeken Atatürk’ün 1937 yılına kadar yurt genelinde pek çok noktaya hareket ettiği tren vagonuydu. Atatürk, 1937’de herkesçe bilinen vagon penceresinden bakarken çekilmiş fotoğrafının olduğu beyaz trenle, Ege Tatbikatını izlemek için buraya gelmiş. Müzedeki vagon, 1926’da Almanya’da Atatürk için farklı teknolojiyle ve güvenlik açısından daha üst düzeyde imal edilmiş ancak tarihimizden bir kesitiyle karşılaşmak beni sevindirmek yerine çok üzdü ve içim burkularak fotoğraflarını çektim çünkü tren vagonunun dış cephesi bakımsız, boyaları dökülmüş, pas lekeleriyle dolmuştu. Bu detayları çekerken Atatürk’ün mirasına nasıl haksızlık yapıldığını, sahip çıkamadığımızı bir kez daha düşündüm.”
Yıpratılan adalet, aşındırılmış değerlerimiz… Hepsi o vagondaydı
Demirel, bakımsız tren vagonlarının dış cephesini fotoğraflarken hissettiği duyguları ise, şöyle tanımladı: “Atatürk devrimlerinin yok olan izleri, yıpratılan adalet, demokratik düzen, eğitimde, sağlıkta yaşanan reformlarda tersine uygulamalarla varılan noktadan geriye gidiş, büyük liderin yoktan var ettiği dünyaya örnek kurumlarımızın yok olması, aşındırılmış değerlerimiz, cumhuriyetin tüm kazanımlarının birer birer azalması; kayıplar, kayıplar... Hepsi oradaydı, vagonun yüzeyindeki aşınmışlıkta, yıpranmışlıkta, bakımsızlıkta, renklerin kaybolan ışığında, metalin sönen parlaklığındaydı. Yıkılmış 600 yıllık bir imparatorluk, işgal edilmiş bir ülke, işgalcilerce bölünen, paylaşılan topraklar, yokluk içinde bir halk. Bütün bu zorluk ve çaresizliklerin üstesinden gelebilen azimli bir mücadele, dünyaya örnek bir bağımsızlık savaşı ve kurulan genç cumhuriyet. Tıpkı bir lokomotif gibi kitleleri, ulusları, halkları peşine takıp aydınlığa, barışa, özgürlüğe, uygarlığa taşıyan Atatürk’ün ölümünden sonra, kurduğu cumhuriyetin günümüzde getirildiği durumu yansıtıyordu müzedeki bakımsızlık adeta.”
Demirel, Çamlık Lokomotif Müzesinde fotoğrafladığı çalışmaları “Atatürk’ten Sonra” başlığı adı altında topladığını dile getirerek, “Çalışmalarımı Nisan 2018’de Galeri Sanatyapım’da 50. Sanat yılım nedeniyle sergiledim. Sergime dostlarım Cezmi Orhan bir yazısıyla, Nuri Gökaşan da bir şiiriyle katkıda bulundular. Beni müze gezisine götürerek bu çalışmayı gerçekleştirmeme neden olan Kuşadası Fotoğraf Derneği üyesi dostlarım Yusuf Aslan, Aysel Sığırlı, Eylem Akgün ve Temur Ailesinin değerli fertleri Selin, Anıl ve Erkan Temur’a çok teşekkür ediyor, gelecek kuşakların Atatürk’ün mirasına sahip çıkmasını umuyorum” dedi.
Fotoğraf çekmek ile fotoğraf yapmak farklı kavramlardır
Demirel, fotoğrafı “fotoğraf çekmek” ile “fotoğraf yapmak” olarak tanımladığını ve bu iki kavram arasında fark olduğunu da dile getirerek, “Ben elimdeki fotoğraf makinesini, ressamın elindeki fırçayla tuvali kullanması gibi kullanıyorum. Bir ressam nasıl ki, doğadaki renklerden yararlanıp fırça ve boyayı tuval üzerinde kullanıyorsa ben de fotoğraf makinemi aynı şekilde kullanıyor, doğada gördüklerimi soyutlama yapıyorum. Fotoğraf, doğanın bir parçasıdır. Tüm biçim ve şekiller doğadadır. Ağaçların, toprağın, taşların bir biçimi vardır. Önemli olan o biçimlerden yararlanarak bir şeyler yaratmaktır. Bu nedenle fotoğraf çekmekle fotoğraf yapmak farklıdır. Doğayı kopyalamak fotoğraf çekmektir, doğayı yorumlayarak bir şey ortaya çıkarmak ise, fotoğraf yapmaktır” diye konuştu.